Sinopta 28 Şubat Paneli

Sinop Eğitim-Bir-Sen tarafından  Sinop Müsiad Toplantı Salonunda düzenlemiş olduğumuz kültür sohbetlerinin üçüncüsünü 28 Şubat konulu panel düzenleyerek gerçekleştirdik.

Panelistler

Prof.Dr. Fahri SAKAL

Bütün Şehir Editörü-Gazeteci- Eğitimci  Tevfik Yılmaz DEMİR

Samsun Eğitim-Bir-Sen 2 Şube Yönetim Kurulu Üyesi Ersan SALİHOĞLU

Moderatör, Tevfik Yılmaz DEMİR 28 Şubat sürecinin unutulmaması gerektiğini anımsamanın yetmeyeceğini her an aynı tehditlerin devam ettiğini bilerek daha fazla çalışarak ülkemizin karanlık dönemlere döndürülmemesi için mücadele etmek gerektiğini anlattığı konuşmasında. 28 Şubat darbecilerinin bahanelerinin irtica gibi uydurma kendilerinin saçmalıklarından ve organize ettikleri Fadime Şahin, Müslüm Gündüz gibi aktörlerle bahanelerine deliller aradıklarını ve bunu basın ile kaotik bir şekilde sunarak ülke içinde umutsuzluk oluşturduklarını söyleyerek. Ekonomik konularda hiçbir suçlamalarının bulunmadığını anlattı. Dönemin Başbakanı Merhum Necmettin Erbakan’ın ekonomik hayatı çok güzel yönetmesi sayesinde çalışanların en rahat dönemlerini yaşadıklarını ama 28 şubat darbesi ile bu refah ortamının bozulduğunu ve sürecin ülkede bütün bankaların, mütedeyyin sermayenin mallarına el konulmasına batırılmasına dolayısı ile ülkenin zarar uğratılmasına sebep olunduğunu anlatarak eğitim alanında yapılan yozlaştırmanın telafisi mümkün olmayan sorunlara döndüğü gerçeğinin unutulmaması gerektiğine vurgu yaptı.

Prof.Dr. Fahri SAKAL darbelerin tarihi sürecini anlatırken tarihin derinliklerinde kalan birçok konuya değindi. Yeniçeri ocağının kaldırılmasının büyük bir darbe olduğunu Vaka-i Hayriye denilmesinin aslından hiçte doğru olmadığının bilinmesi gerektiğini söyledi. Çünkü ocağın kalkması ile Osmanlı’nın çözülmesi ve dağılması süreci ve Osmanlı bünyesinde bulunan bir çok ülkenin bağımsızlıklarını ilan etmeleri hızlanmıştır. Ocağın caydırıcı gücü ortadan kalkına Osmanlı Tebası içinde cesaretleri artmıştır. II. Abdulhamit’in  tahta geçerken de darbe ile geldiğini indirilirken de darbe ile indirildiğini bu alışkanlığın 28 Şubat ve sonraki darbe denemelerine kadar devam ettiğini örnekleri ile anlatan Fahri Sakal büyük ilgi ile dinlendi. I. TBMM’nden övgü ile bahseden SAKAL 2.Meclis ile birlikte demokrasinin anlamsızlaştığını ve Cumhuriyeti ilan eden güçten ziyade İnönü ekibini,  baskıcı yönetiminin etkisinin hissedildiğini anlattı. Demokrat Parti’nin siyaset sahnesine çıkmasında ise destekleyici rolü olduğunu unutmamak gerekir diyerek Menderes ve ekibine yapılan darbenin acımasız olduğunu söyledi. 12 eylül Askeri darbesinin ve 28 Şubat postmodern darbelerinin ülkeye kaybettirdiği zamanın ve ekonomik kaybı telafi etmek için çok uzun zaman gerektiğini söyledi. Darbe alışkanlıklarının demokrasilerde değil az gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerin hastalıklarıdır. Demokrasilerde darbeyi halk yapar onu da sandıkta bunun örneğini ülkemizde çok gördük diyerek doyumsuz sohbetine devam etti.  Cumhuriyet Mitingleri için üniversitelerde özellikle liste ile çalışanların otobüslerle Ankara’ya zorla götürüldüğünü ekleyerek anılarını anlatan Fahri Hoca Ülkemizin Üniversitelerinde ne kadar büyük değerlerin gizli olduğunu da bizlere göstermiş oldu.

Ersan SALİHOĞLU sürecin sivil toplum ve sendikalar açısından değerlendirdiği konuşmasında Şehitler ayı olması neden ile Şehit Hasan Ali Benna'dan İskilipli Atıf Hoca'ya Metin Yüksel'den Malcolm X'e Şubat ayından şehit düşen Müslümanları anarak ebedi kurtuluşa giden yolun İslam olduğunun unutulmamasının altını çizdi. 27 Şubatta vefat eden Necmettin Erbakan Hocamıza ve yürüyüşümüzün lideri Mehmet Akif İNAN ağabeyimize rahmet diliyorum. Hocalı katliamını El Halil ve Hama Katliamlarını unutmamak gerek şubat gücük ayı olmasının yanında acı ayıdır da bizim için.

Sendikaların süreçte ki şahitlik, destek olmak, duyurmak ve bilgilendirmek görevlerini en iyi şekilde yaptığı gerçeğinin unutulmaması gerektiğini söyleyerek her türlü vesayetin karşısında olmak duruşunun devam ettirildiğini söyledi.

KESK'in o günlerde zulmün  taraftarı olduğunu ve referans noktası olarak değerlendirildiğinin unutulmaması gerektiğini söyleyen SALİHOĞLU KESK sendikasına üye insanların da Üniversitede üst düzey yönetici olarak atanmış olmasının hiçbir zaman anlaşılamayacağını mevcut yönetimin tasarrufunun hiçbir açıklamasının olamayacağını söyleyerek sert çıkarak. Bize zulüm edenlerle birlikte bizim mahallenin idarecilerinin bizi yönetiyor olması en az 28 şubat sürecindeki uygulamalar kadar acıtıcıdır. dedi. 

Beşli Çetenin 28 şubatta ülkeye verdiği sebep olduğu zarar 300 trilyondur. 27 Nisan E-muhtıra sürecinde aynı desteği vermek için harekete geçen Beşli Çeye’ yi deşifre eden Eğitim-Bir-Sen Başkanımız Ahmet Gündoğdu’ya selam olsun, Şener ERUYGUR ile birlikte 40 sözde sivil toplum örgütünün “köşk işgal edilemez” tavrına karşı “vesayete izin vermeyeceğiz her türlü vesayetin karşısındayız” diyerek. 28 Şubatta sayımız yeterli değildi ama şimdi 300 Bin üyemle Tandoğan Meydanına oturur size karşı dururum diyen eskimeyen Başkanımıza selam olsun. Sendikamız bu anlamda çok büyük bir güçtür. Sendikamızda bulunmaktan gurur duyuyorum.

28 Şubat sürecinde insanların "EMİR" diye bir tanrılarının olduğunu günümüzde ise "GÖSTERİŞ ve YALAKALIK" tanrılarının insanların çalışma yaşantılarını yönlendirdiğini belirten Ersan SALİHOĞLU: Allah'ın selamını dahi almayan insanların şimdilerde telefonlarını açarken "Selamün Aleyküm muhterem Hocam" diyerek takiyye yaptıklarını söyledi. Bu  davranışların iğrençliğinden daha iğrenç olanın bu davranışların karşılık görüyor olması olduğunu söyledi.

2007 yılında İlahiyat Fakültesi’nin mezuniyet töreninden görüntülerle o güne şahitlik eden sunu ile programı destekleyen Salihoğlu, Zulüm ve zalimin kimliğinin önemli olmadığının zalime karşı zamanında durmak gerektiğinin altını çizerek “zulüm bizden se ben bizden değilim” diyecek kadar yürekli olmalı. O gün gösterilmesi gereken tepkiyi göstermezseniz sonraki tepkilerinizin çok da anlamlı olmayacağını belirtti.

    Yoğun katılımla gerçekleşen panelde katılımcılar teşekkür plaketi verildi.